BOŞANDINIZ...PEKİ ÇOCUĞUNUZ NE HİSSETTİ?
- Melike Tetik Oktay
- 4 Ağu
- 1 dakikada okunur
Boşanma, yalnızca iki yetişkin arasında sonlanan bir ilişki değil; aynı zamanda çocuklar için de derin, karmaşık ve çoğu zaman kelimelere dökülemeyen bir duygusal süreçtir. Bu süreçte çocuklar, olan biteni anlamlandırmak için kendilerince anlamlı bir neden ararlar. Ne yazık ki bu neden çoğu zaman kendileridir.
Çocuk zihni, gelişimsel olarak benmerkezcidir; yani çevresinde olan biten pek çok şeyi kendisiyle ilişkilendirme eğilimindedir. "Annemle babam ayrıldı çünkü ben yaramazlık yaptım" gibi düşünceler, suçluluğun tohumlarını erken yaşta eker. Bu durum, çocuğun sadece olayları yanlış anlaması değil, aynı zamanda ailesinin yaşadığı krizi kendi omuzlarında taşımaya çalışmasıdır.
Bazı çocuklar bir adım daha ileri gider: Ebeveynlerine ebeveynlik yapmaya başlarlar. Duygusal olarak yıpranmış bir anneye destek olmaya çalışır, babayı korumaya alır, aradaki iletişimi düzenlemeye çalışır. Sanki aralarındaki tek “yetişkin” kendileridir.
Bu dinamiğe psikolojide "parentification", yani ebeveynleştirme denir. Bu durum kısa vadede olgunluk gibi görünse de uzun vadede çocuğun gelişimini olumsuz etkileyebilir. Kendi duygusal ihtiyaçlarını bastıran çocuk, bir yetişkin olduğunda başkalarının ihtiyaçlarına odaklanan, kendine dönmekte zorlanan biri haline gelebilir. Sınır koymakta zorlanabilir, sürekli sorumluluk alma eğiliminde olabilir ya da suçluluk duygusuyla baş edemez hale gelebilir.
Boşanma sürecindeki çocuklar, anlaşmazlığın bir tarafı değildir; ama çoğu zaman yükü taşıyan taraf olurlar.
*Onları bu yükten koruyabilmenin ilk adımı, olan bitenin onların suçu olmadığını tekrar tekrar söylemek ve duygusal güvenliklerini ön planda tutmaktır. Başka neler yapılabilir?
Rutinler korunmalı, belirsizlik azaltılmalıdır.
Ebeveynler kendi çatışmalarını çocuğa yansıtmamalıdır.
Çocuğun duygularını ifade etmesine izin verilmeli, gerekirse bir uzmandan destek alınmalıdır.
Yorumlar